Laparoskopi nedir?
Laparoskopi genel anestezi altında yapılan ve göbek deliğinden ince bir teleskopun karın içine sokularak karın içi organlarının görüntülenmesi prensibine dayanan bir ameliyattır. Karın içini aydınlatarak, hastalık veya problemleri doğrudan gözlemleme ve de gerekirse aynı anda karında çeşitli bölgelerine açılan 3 – 5 mm’lik deliklerden içeri sokulan yardımcı aletler ile tedavi olanağı da verir. Halk arasında kapalı, kansız ya da bıçaksız ameliyat olarak da bilinir.
Laparoskopik cerrahi ne zamandan beri uygulanmaktadır?
Cerrahi kesileri küçültmek binlerce yıldır cerrahların ve hastaların hayallerini süslerken, aslında ilk kez 3000 yıl önce ilkel bir rektoskop (kalın barsağın içini gösteren alet) yapılmış, 11. Yüzyılda Arap bilgin Ebu Kasım yine buna benzer bir alet geliştirmiştir. Günümüzde hızla gelişen teknoloji sayesinde cihazlar çok geliştirilmiş, ışık kaynağı, mercek-optik sistem ve video cihazı gibi enstrümanlar milimetrik boyutlara ulaşmasına rağmen, çok güçlü hale getirilerek tek bir boru içine yerleştirilmişlerdir. Modern laparoskopi’yi ilk önce Kadın Doğum uzmanları yapmış, fakat laparoskopi 1980’li yılların ortalarına kadar genelde tanı amaçlı uygulanan bir işlem olmuştur.
Teknolojik gelişmelere paralel olarak son zamanlarda giderek artan bir sıklıkta tedavi amaçlı (cerrahi laparoskopi) uygulanmaya başlamıştır. Genel cerrahi alanında 1980’lerin sonunda ilk laparoskopik safra kesesi ameliyatı yapılmıştır. Bu, cerrahi alanında yeni bir çağ açmış ve tüm dünyada çok çabuk kabul görmüş ve hızla yayılmıştır. Safra kesesi ameliyatında elde edilen başarı sonrasında neredeyse tüm organların laparoskopik ameliyatları yapılmaya başlanmıştır. Ülkemizde de ilk olarak 1990 yılı başlarında bu tür ameliyatlar başarıyla uygulanmış ve halen birçok Avrupa ülkesine göre daha ileri uygulamalar yapılabilmektedir.
Laparoskopik cerrahi nasıl yapılır?
Laparoskopik cerrahide ameliyat edilecek organlar yerleştirilen kamera ile ekrandan görünür hale getiriliyor ve ameliyat ekrandaki görüntülerle gerçekleştiriliyor. Kamera sayesinde çıplak gözle görülenden 20 kat daha büyük ve ayrıntılı bir görüntü elde edildiğinden anatomik yapıların daha ince detaylarına kadar görülebilmesi mümkün oluyor. Ameliyatın türüne göre giriş deliklerinin sayısı ve kesi yeri genişliği değişmekle birlikte genel olarak kesi yeri genişliği 0.5-1 cm arasındadır.
Laparoskopi ameliyathanede genel anestezi altında hasta uyutularak yapılır. Bunun ana nedeni, karın içine uygulanan gaz verme işlemi uyanık kişide gerginlik ve ağrıya neden olmasıdır, bundan dolayı hastalar mutlak suretle uyutulur. Yerleştirilen boru şeklinde çeşitli çap ve uzunlukta kanüller yardımı ile karın içine gaz verilerek karın boşluğu genişletilir. Böylece aletler karın duvarından ayrılarak aletlerin çalışmasına olanak sağlayacak uygun genişlikte yer kazanılmış olur.
Laparoskopi kimlere yapılabilir?
Minimal invaziv cerrahi için herhangi bir yaş sınırı yoktur; yeni doğmuş bir bebekten 100 yaşındaki bir insana kadar herkese uygulanabilir. Seçimdeki temel belirleyici uygulamanın yapıldığı merkezin laparoskopik cerrahi birikimi ve özelikle çocuk yaş grubu için uygun donanıma sahip olup olmamasıdır. Ameliyat tercihi sırasında “ Açık cerrahi mi? Kapalı cerrahi mi?” sorusuna yanıt verirken, hastaya ve hastalığına ait özel durumun iyi bir şekilde değerlendirilmesi gereklidir. Özellikle daha önce açık cerrahi geçirmiş olan hastalarda karın içi yapışıkları nedeniyle zaman zaman yapılabilse de, bu durum laparoskopi cerrahiye engel teşkil etmektedir.
Aslında her şeyden önce hastaların bu yönteme güven duyması ön şarttır; zira bir çok hasta halen açık cerrahi yöntemlere daha fazla güvenmekte, ameliyatlarının eksik yada yetersiz yapılacağını düşünmektedirler; oysa ki estetik görünümden ziyade tıbbi açıdan açık cerrahi yöntemlere göre çok daha üstün avantajlara sahiptir.
Laparoskopik cerrahinin avantajları nelerdir? Açık cerrahiye üstünlükleri nelerdir?
Deneyimli ellerde laparoskopik cerrahi karın açılarak yapılan ameliyatlardan iyi sonuçlar vermektedir. Laparoskopik cerrahinin başlıca en önemli avantajları; Ameliyatların uzun kesiler yapılmadan gerçekleştirilebilmesi ve deri yüzeyinde estetik açıdan rahatsız eden izler kalmaması hem görsel hemde estetik bir avantaj sağlıyor. Yapılan bilimsel çalışmalar, laparoskopik ameliyatların birçok ameliyat çeşidi için başta kanama ve enfeksiyon olmak üzere daha az yan etkiye neden olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca ameliyat alanında daha az doku hasarının olması, daha kolay ve hızlı iyileşme sağlamaktadır.
Açık ameliyatlardan sonra oluşan ve birçok hastada yaşamının sonuna kadar sıkıntı yaratan karın içi yapışıklıklar laparoskopik ameliyatlardan sonra daha az görülmekte; buda yapışıklıklara bağlı ileride gelişebilecek barsak dolanmasına bağlı barsakların tıkanıklığı, hastanın ikincil başka bir hastalığa bağlı gerekebilecek laparoskopi şansını yitirmesini minimale indirmektedir. Laparoskopik yöntemin en belirgin avantajlarından biri de ameliyat sonrası hastanın ağrısının daha az olması ve daha az ağrı kesiciye gereksinim duymasıdır. Laparoskopik cerrahide hastanede kalış süresi de daha kısadır. Hastanın normal fiziksel aktivitesine kavuşması ve işine dönebilmesi de daha kolay ve hızlı olur.
Hangi hastalıkların tedavisinde uygulanıyor?
Laparoskopik cerrahi; başta safra kesesinin çıkarılması, kasık fıtığı, apandisit, reflü ve mide fıtığı ameliyatları olmak üzere birçok genel cerrahi ameliyatında başarılı bir şekilde uygulanıyor. Ayrıca jinekolojik, ortopedik, ürolojik ve kalp-damar cerrahisinde de minimal invaziv tekniklerden giderek daha fazla yararlanılmaktadır. Bunun yanı sıra ileri laparoskopi teknikleri sayesinde dalağın ya da böbrek üstü bezinin çıkarılması gereken durumlarda, kalın barsak kanserlerinde, gastrik by – pass operasyonunda da rahatlıkla uygulanabilmektedir. Fakat bu yöntemler çok az hastanede yapılabilmektedir. İleri laparoskopi tanımı aslında yıllar içerisinde çok değişmiştir.
Genel cerrahi ameliyatlarını düşündüğümüzde 10 yıl önce safra kesesi ve apandisit ameliyatlarının ötesindeki uygulamalara ileri laparoskopi denirken, artık günümüzde kalın barsak kanseri ameliyatları bile ileri laparoskopi sayılmamakta ve teknik olarak çok daha zorlu morbid obezite, mide kanseri, karaciğer ve pankreas ameliyatları ileri laparoskopi sınıfında değerlendirilmektedir. Bu ameliyatlar özel zaman ayrılması gereken, başta cerrah olmak üzere tüm ameliyathane ekibinin ek eğitimler alması ve donanım anlamında farklı aletlerin de ameliyathanede bulundurulması gereken ameliyatlardır. Bilgi birikimi ve deneyim arttıkça bunlar da rutin ameliyatlar haline gelecektir.
Laparoskopik cerrahinin riskleri nelerdir?
Laparoskopik cerrahide de diğer ameliyatlarda olduğu gibi damar ya da organ yaralanmaları olabilir. Damar içinde ya da akciğerde pıhtı gelişebilir. Yara yerinde ya da karın içi iltihaplanma olabilir. Bazen karın içi yapışıklıklar, iltihap, beklenenden daha ciddi ya da farklı bir hastalık, teknik zorluklar gibi nedenlerle ameliyat kapalı olarak ilerleme sağlanamaz ve tamamlanamaz. Bu durumda tereddüt etmeksizin geleneksel tip açık ameliyata geçilir. Bu asla bir başarısızlık olarak kabul edilmemelidir. Önemli olan hastanın ne için ve ne amaçla ameliyat olduğunu unutmamasıdır. İster açık ister kapalı olsun amaç, hastalıklı organ veya dokuların tedavisidir. Cerrahın sorumluluğu ve arzusu da hastayı en sağlıklı biçimde tedavi etmektir. Bu nedenle gerekirse açığa geçilebilir.
Laparoskopik cerrahinin maliyeti nedir?
Açık cerrahi ya da kapalı cerrahi seçimi etkileyen en önemli unsurlardan biri de hiç şüphesiz ki maliyet büyük yer tutuyor. Bazı ameliyatların sıklıkla laparoskopik olarak yapılmasına karşın birçok ameliyat için bu yöntemin henüz yüksek maliyete sahip; örneğin laparoskopik safra kesesi ameliyatları, apandisit ve fıtık ameliyatları tüm merkezlerde açık cerrahiden daha ucuza mal oluyor. Hastanın daha erken taburcu olması, daha çabuk işine ve günlük yaşamına dönmesi de ülkemize olan maliyeti düşürüyor. Ancak birçok ameliyat için bunu söylemek mümkün değildir.
Birçok ameliyatta laparoskopik cerrahinin, açık cerrahiden daha pahalı olması bu tür ameliyatların standart hale gelmesini engelleyen yegane unsurlardan biridir. Minimal invaziv cerrahinin önündeki engellerden biri de teknolojik alt yapıdır. Bu cerrahiyi gerçekleştirecek merkezlerde, laparoskopik girişimlerde kullanılan özel aletlere yatırım yapılması gerekmektedir. Ancak birçok cerrahide minimal invaziv yöntemin standart olarak kullanılamaması nedeniyle yapılan teknolojik yatırım kısa dönemde dönmemekte, bu da sağlık yatırımcıları için bir dezavantaj oluşturmaktadır.
Bu nedenle cerrahi yöntem tercihi yapılırken mutlaka maliyet unsurunun göz önünde bulundurulmalıdır. Aktif çalışan, zamanı para olan yani üretken olan birine yapılması düşünüldüğünde laparoskopik yöntem tercih edilmelidir. Çünkü bu kişinin daha az ağrı çekmesinin, hastanede daha az yatmasının ve işine daha erken dönmesinin ekonomik olarak bir değeri vardır. Bu nedenle hastaya özel, teknik alt yapıya özel, cerrahın tecrübesine özel seçimler yapmak gerekir.